AKP Grup Başkanı Abdullah Güler, cezaevindeki TİP Hatay Milletvekili Can Atalay ile ilgili Anayasa Mahkemesi ve Yargıtay arasında çıkan yargı krizine ilişkin, “154. madde. Hiç kimse tartışmak istemiyor Türkiye’de. 154. maddede Yargıtay ile ilgili, görev alanlarıyla ilgili bir somut bir şey var. İlla bir olay üzerinden siyasi istismar konusu yapmadan, gerçekten hukuk zemininde tartışalım. 154. madde diyor ki, ‘Kanunda başka bir merci tayin edilmemişse, somut hukuk denetim sistematiği içerisinde, son karar merci Yargıtay’dır.’ Burada ne anlıyoruz biz? Anayasa Mahkemesi’nin kararları bağlayıcıdır. Eyvallah. Ona kimse itiraz etmiyor ki. Peki, somut norm denetimi açısından son merci olan Yargıtay’ın kararı ne olacak? Yani, görmemezlikten mi gelin diyoruz?” dedi.
AKP Grup Başkanı Güler ile AKP Grup Başkanvekilleri Leyla Şahin Usta, Muhammet Emin Akbaşoğlu ve Abdulhamit Gül 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü dolayısıyla bugün TBMM’de Parlamento Muhabirleri Derneği’ni ziyaret etti.
Güler, ziyaret esnasında gazetecilerin sorularını da yanıtladı. Güler, gazetecilerin cezaevindeki TİP Hatay Milletvekili Can Atalay ile ilgili ortaya çıkan yargı krizi ve 8 siyasi partinin ortak imzayla TBMM’nin olağanüstü toplanması talebine TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş’un olumlu yanıt vermemesiyle ilgili sorularını da yanıtladı. Anka’nın aktardığına göre Güler şöyle konuştu:
“’Hukukta evrensel program uygulanmasını istiyoruz’ diyen insanları samimi bulmuyorum”
“Kriz yok da kriz, kendi sistematiği içerisinde değerlendirilmesi gerekiyor. Bana göre, özellikle muhalefet partileri açısından da söylüyorum. En son, sadece buna hususa yönelik değil. Bunu kendi içerisinde bir sağduyuyla değerlendirmek lazım. ‘Siyaseten, acaba bize bir şey yazar mı? Siyaseten kullanabilir miyiz? Siyaseten bize ne getirir ne götürür’ hesabı yapmaksızın ben Meclis Genel Kurulu’nda bütçe konuşmasında da söyledim. Türkiye’de işin bir defa hukuk üzerinde tartışılması çok değerli ve kıymetli bir şey. Bundan önceki dönemlere bakıp, çok daha derin krizlerin yaşandığı, özellikle AYM merkezli, en temel insan hak ve özgürlükler noktasında almış olduğu ve hukuken de bir garabet olan, ben hukukçu olarak tanıtıyorum bunu. Bir sürü kararı ortaya çıkmış insanlar, ‘Biz hukukta evrensel program uygulanmasını istiyoruz’ gibi bir açıklama yaptılar. Ben çok samimi bulmuyorum. Çünkü samimiyet şöyle bir şey. Aynı zamanda istikrarlı ve güven verici bir bakış açısını da ortaya koymalıdır. Yani 10 yıl önce başka söylediğiniz, 20 yıl önce bambaşka kurallar dayattığınız bir düzende siz bugün halka güven verici bir hukuk zemindeki tartışmayı oluşturamazsınız. Böyle bir şey olmaz.
“Somut norm denetimi açısından son merci olan Yargıtay’ın kararı ne olacak?”
Yargıtay’ın kararı var, Anayasa Mahkemesi’nin kararı var. ‘Böyle bir toplantı yapamazsınız’ diyorsunuz. 3 gün önce bayağı ağır laflar etmişsiniz. Şimdi ne izah edeceğiz mesela? Meclis Başkanımız toplayabilir. Olağanüstü toplantı talebi, yani 5’te 1 toplantıyla siz toplantıya, olağanüstü toplantıya çağırıyorsunuz. Olamıyor. Meclis Başkanı her an acil durumlarda, yani savaş riski, seferberlik, çok olağanüstü bir şey yaşanıyor. Meclis Başkanı her zaman genel kurulu davet edebilir. Ama siz bir olağanüstü toplantı talepli olarak dilekçenin üzerinden bahsediyoruz. Neyi konuşacağız? Bana izah etsinler.
TIKLAYIN – Numan Kurtulmuş, olağanüstü toplantı çağrısını reddetti: Anayasa ve içtüzüğe göre mümkün değil
Mesela biz geldik, ne yapacağız biz mesela? Anayasada 138. maddesi var. Çok açık bir hüküm değil mi? Şimdi 153. maddesinin son fıkrasında ne diyor? ‘Anayasal Mahkemesi’nin kararları, yasama, yürütme, yargı, idari organlar, gerçek ve tüzel kişileri bağlar.’ 138 ne diyor? Görülmekte olan bir dava, değil mi? Görüşme açılamaz, soru sorulamaz, değil mi? Bunu nereye koyacağız mesela? Bir yargısal süreç var yani. Şimdi bunu açtığımızda ne yapacağız yani? Bir izahı da yok.
Bizim şunu yapmamız lazım arkadaşlar. Anayasal maddeler arasında bir alt-üstlük ilişkisi yok. 153. madde en üstte. 138 onun altında. Mesela 154. madde. Hiçkimse tartışmak istemiyor Türkiye’de. Biz tartışıyoruz da diğer arkadaşlar hiç tartışmıyor. Türkiye’de 154. maddede Yargıtay’la ilgili, görev alanlarıyla ilgili bir somut bir şey var. Bunu tartışalım üzerinde. İlla bir olay üzerinden siyasi istismar konusu yapmadan. Gerçekten hukuk zemininde tartışalım.
154. madde diyor ki, kanunda başka bir merci tayin edilmemişse, somut hukuk denetim sistematiği içerisinde, son karar merci Yargıtay’dır. Burada ne anlıyoruz biz? Ne anlıyoruz biz? Hiç girmek istemiyorlar buna mesela. Anayasa Mahkemesi’nin kararları bağlayıcıdır, diyor. Eyvallah. Ona kimse itiraz etmiyor ki. Peki, somut norm denetimi açısından son merci olan Yargıtay’ın kararı ne olacak? Yani, görmezlikten mi gelin diyoruz? Ne diyoruz? Şimdi bunları bizim gerçek zeminde, salt bir olayın dışında tartışmamız lazım. Alacağız, bundan sonra buna benzer başkalarıyla da olabilir. Gelişebilir, farklı olabilir. Geçmişte de olmuyor mu? Bunu tartışmamız lazım.”
Yargıtay 3. Ceza Dairesi Can Atalay kararına yine uymadı, vekilliğinin düşürülmesi için TBMM’ye yeniden yazı gönderdi Yerel mahkemenin dosyayı gönderdiği Yargıtay 3. Ceza Dairesi, Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) Can Atalay hakkındaki hak ihlali kararını görüştü. Daire 3 Ocak’ta açıkladığı kararda, “AYM’nin hak ihlali kararının hukuki değeri yok” diyerek, karara uyulmamasını kararlaştırıldı. Yargıtay 3. Ceza Dairesi, Anayasa’nın 153/6. Maddesi kapsamında uygulanabilecek bir kararın var olmadığını belirtti, AYM’nin kararının “jüristokratik” bir davranış olduğunu savundu. Atalay ile ilgili “hakkındaki yargılamanın durdurularak tahliye edilmesine” yönelik ilk AYM kararına uymayan ve anayasaya aykırı davrandıkları gerekçesiyle AYM üyeleri hakkında suç duyurusunda bulunan Yargıtay 3. Ceza Dairesi, ikinci kararda AYM’nin “Kararlarıma uyulması zorunlu” mesajı vermesine sert tepki gösterdi. Bu kararı “hukuki değerden yoksun” olarak niteleyen ve ortada uyulacak bir karar bulunmadığını belirten Daire, Atalay’ın tahliyesi talebini yeniden geri çevirdi ve vekilliğinin düşürülmesi için TBMM’ye yeniden yazı gönderdi. GÖKÇER TAHİNCİOĞLU YAZDI – Yargıtay 3. Ceza Dairesi Can Atalay kararına yine uymadı, AYM’yi yerden yere vurdu: “AYM, Cumhurbaşkanı’nın meşruiyetini bile tartışmaya açabilir” Yerel mahkeme AYM’yi yine dinlemedi: Atalay dosyası ikinci kez Yargıtay’a gönderildi Anayasa Mahkemesi’nin ikinci kez verdiği ihlal kararının gerekçesini açıklanmasının ardından toplanan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi heyeti, Türkiye İşçi Partisi (TİP) Hatay Milletvekili Can Atalay’ın hakkında AYM kararını uygulamayarak, dosyayı bir kez daha Yargıtay’a gönderdi. Anayasa Mahkemesi’nin ikinci kez “hakları ihlal edildi, tahliyesi gerekir” kararı verdiği TİP Milletvekili Can Atalay ile ilgili düğüm yine çözülemedi. AYM’nin ilk kararından sonra dosyayı Yargıtay’a gönderen İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi tavrını sürdürdü. Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin Atalay kararı nedeniyle “suç işlemek”le itham ettiği ve kararını uygulamadığı AYM’nin bir kez daha hak ihlali kararı verirken ihlali gidermekle yerel mahkemenin görevli olduğunu açıkça belirtmesi de durumu değiştirmedi. AYM kararından sonra önce gerekçeli kararı bekleyeceğini bildiren, gerekçeli karar bugün yayımlanmasına rağmen 11 saat boyunca müzakere yürüten İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, bu kararda “yetkili makamı belirlemekle AYM yükümlüdür, yerel mahkeme belirleyemez” denilmesine rağmen Atalay dosyasını Yargıtay 3. Ceza Dairesi’ne yeniden gönderdi. Yerel mahkemenin bu kararına karşı hem AYM’nin hem de Yargıtay’ın nasıl bir tutum alacakları ise merak konusu oldu. TIKLAYIN – Yerel mahkeme AYM’yi yine dinlemedi: “Anayasa’ya aykırı” uyarısına rağmen Atalay dosyası ikinci kez Yargıtay’a gönderildi TIKLAYIN – Can Atalay’ın avukatları: Üç hakimin derhal bu gece HSK tarafından açığa alınması gerek AYM’den ikinci hak ihlali kararında, mahkemeye “Gereğini yapın” demişti Anayasa Mahkemesi (AYM) Genel Kurulu 21 Aralık’ta, Gezi davasından 18 yıl hapis cezası alan Türkiye İşçi Partisi (TİP) Hatay Milletvekili Can Atalay hakkında ikinci kez hak ihlali kararı verdi. Yüksek Mahkeme’nin hakkında verdiği ihlal kararına uyulmaması nedeniyle yaptığı ikinci başvuruyu inceleyen AYM, Anayasa’nın 67. maddesinde güvence altına alınan “seçilme ve siyasi faaliyette bulunma hakkı” ile 19. maddesinde güvence altına alınan “kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı”nın ihlal edildiğine oy çokluğuyla karar verdi. Bu karara İrfan Fidan, Muhterem İnce ve Muammer Topal karşı oy kullandı. AYM, Anayasa’nın 148. maddesinde güvence altına alınan “bireysel başvuru hakkı”nın ihlal edildiğine ise oy birliğiyle karar verdi. Hak ihlallerinin ortadan kaldırılması, yeniden yargılanmasına başlanması, infazın durdurulması, tahliyesinin sağlanması ve yeniden yapılacak yargılamada durma kararı verilmesi için kararın İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderilmesine oybirliğiyle karar veren Yüksek Mahkeme, Can Atalay’a da 100 bin lira tazminat ödenmesine de hükmetti. Can Atalay’ın avukatları Fikret İlkiz ve Deniz Özen ise AYM’nin kısa kararının mahkemeye gönderildiğinin bildirilmesi üzerine harekete geçerek, 13. Ağır Ceza Mahkemesi’ne başvurdu. Avukatlar, AYM kararına göre mahkemenin infazı durdurarak tahliye kararı vermesini talep etti. TIKLAYIN – Yargıda kritik yol ayrımı: Can Atalay için nasıl hareket edilecek, bu kez tahliye edilecek mi? Gerekçeli karar: “Yargıtay, Türk hukukunda bulunmayan bir karar verdi” AYM, 21 Aralık’ta verdiği ikinci hak ihlali kararının gerekçesini ise 27 Aralık’ta açıkladı. Resmi Gazete’de yayımlanan kararının gerekçesinde, Yüksek Mahkeme, Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin Anayasa Mahkemesi’nin kararına uyulmayarak “Türk hukukunda bulunmayan bir karar verdiğini” belirtti. AYM’nin bireysel başvurularda verdiği hak ihlali kararlarının herhangi bir merci tarafından inceleme ya da denetlemeye tabi tutulamayacağına vurgu yapan Yüksek Mahkeme, Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin kararını “ayrıksı” olarak nitelendirdi. Mahkemelerin AYM kararını uygulamaktan hiçbir şekilde kaçınamayacağını ve “keyfi kararlara müsaade edilemeyeceğini” belirten AYM, Anayasa Mahkemesi kararlarının bağlayıcılığının yargısal makamlar tarafından tartışılamayacağını vurguladı. Anayasa’nın, daha önce dosyayı Yargıtay’a gönderen İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’ne böyle bir yetki vermediğinin altını çizen AYM, yerel mahkeme ile AYM kararını uygulamayan ve AYM üyelerini “suç işlemek”le itham eden Daire’nin Anayasa’ya açıkça aykırı hareket ettiği vurguladı. AYM kararında, “Mahkeme, usul hukukunda kendisine verilmemiş bir yetkiyi kullanarak ihlal kararının gereğini yerine getirmekten kaçınmış ve dosyayı Yargıtay 3. Ceza Dairesine göndermiştir. Daire de ‘Anayasa Mahkemesi kararına uyulmamasına’ şeklinde Türk hukukunda bulunmayan bir karar vermiştir” denildi. TIKLAYIN – AYM’nin Can Atalay kararının gerekçesi açıklandı: “Yargıtay, Türk hukukunda bulunmayan bir karar verdi” TIKLAYIN – Siyasi parti liderlerinden Can Atalay tepkisi: Hatay’ın iradesini gasp etmekten vazgeçin; yeri cezaevi değil, Hatay halkının yanı! AYM’nin ilk ihlal kararı ve Yargıtay vurgusu Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu, Atalay’ın “seçilme ve siyasi faaliyette bulunma” hakkı ile “kişi hürriyeti ve güvenliği” haklarının ihlal edildiği sonucuna varmış, ayrıca Atalay’a 50 bin lira manevi tazminat ödenmesine hükmetmişti. Yüksek Mahkemenin 27 Ekim tarihli gerekçeli kararında Atalay’ın 28. Dönem Milletvekili Genel Seçimi’nde milletvekili seçildiği, yasama dokunulmazlığına sahip olduğu konusunda kuşku bulunmadığı belirtilmişti. Atalay’ın durumunun, Anayasa’nın 83. maddesinin ikinci fıkrasında yer verilen istisna kapsamında olduğu gerekçesiyle yargılanmasına devam edildiği ve tutuklu bulunduğu anımsatılan kararda, Atalay’ın, TBMM’de yemin edemediği ve milletvekilliği görevini fiilen yerine getiremediği aktarılmıştı. Yargıtay 3. Ceza Dairesinin, Atalay’ın yasama dokunulmazlığından faydalanamayacağı kanaatine vardığı aktarılan gerekçede, “Yargıtay 3. Ceza Dairesi, Anayasa Mahkemesi içtihadına aykırı davranmış, benzer ihlalleri önleme yükümlülüğünü yerine getirmemiş, aksine başvurucunun anayasal haklarını -Anayasa’nın parlamentoya verdiği bir yetkiyi kullanarak- daraltıcı bir şekilde yorumlamak suretiyle ihlal etmiştir” tespiti yapılmıştı. TIKLAYIN – AYM’nin Can Atalay hakkındaki gerekçeli kararı: “Yargı, yasama dokunulmazlığının kapsamını belirleyemez” Yerel Mahkeme AYM kararını uygulamadı AYM, ihlale ilişkin kısa kararını 25 Ekim’de İstanbul 13’üncü Ağır Ceza Mahkemesine gönderdi. Tahliye kararı vermeyen İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi 27 Ekim’de dosyayı Yargıtay 3. Ceza Dairesine gönderdi. Yargıtay 3. Ceza Dairesi, 1 Kasım’da mahkemeye bir yazı göndererek kendilerine gönderilen yazının bir “müzekkere” olduğunu söyleyip dosyanın gönderilmesiyle ilgili bir karar verilmesini istedi. Bunun üzerine İstanbul 13’üncü Ağır Ceza Mahkemesi dosyanın Yargıtay’a gönderilmesi kararı aldı, 2 Kasım’da mahkeme dosyasıyla ilgili 28 adet kelepçeli çuvalı Yargıtay’a yolladı. TIKLAYIN | AYM’nin Can Atalay’ı tahliye kararını reddeden mahkemeden tarih skandalı: 25 Ekim tarihli AYM kararı için 13 Ekim tarihli karar paylaşıldı! TIKLAYIN | Yerel mahkeme, Anayasa Mahkemesi’nin Can Atalay kararına Yargıtay’ı işaret ederek uymadı! Yargıtay AYM’ye “Yetkiyi aştı” dedi, suç duyurusunda bulundu Yargıtay 3. Ceza Dairesi ise 8 Kasım’da Atalay için “hak ihlali” kararı vererek, tahliyesinin gerektiğine hükmeden Anayasa Mahkemesi (AYM) kararını değerlendirirken, tarihe geçecek bir hükme imza attı. Yargıtay, AYM kararına rağmen Atalay’ın tahliyesini reddederken, hak ihlali kararı veren Anayasa Mahkemesi üyelerinin yetkilerini aştığını belirtti. TİP’ten milletvekili seçilmesinin ardından Atalay’ın tahliye talebini reddeden Yargıtay 3. Ceza Dairesi, bu kararını yerinde bulmayan ve Atalay’ın tahliyesinin gerektiğine karar veren AYM’yi tanımadı. Yargıtay, AYM üyeleri hakkında suç duyurusunda bulunma kararı da aldı. TIKLAYIN | Türkiye tarihinde bir ilk: AYM kararına uymayan Yargıtay, Can Atalay hakkında ‘hak ihlali’ kararı veren AYM üyeleri hakkında suç duyurusunda bulundu! TIKLAYIN – AYM üyelerinin soruşturulması bilmeceye dönüştü: 15 üyeli AYM’de 9 üye incelenecek ancak Genel Kurul en az 10 üyeyle toplanıyor Yargıtay’dan AYM’ye ağır suçlama Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin AYM üyeleri hakkında suç duyurusunda bulunmasının ardından Yargıtay Başkanlığı tarafından 10 Kasım’da yapılan açıklamada, “Anayasa Mahkemesinin, bireysel başvuru incelemelerinde zaman zaman anayasal ve yasal sınırları aşarak Yargıtay ve Danıştay uzman dairelerince geliştirilen yerleşik içtihatları ters yüz edecek, hukuk sistemini kaosa sürükleyecek şekilde kararlar alması, kesin hüküm etkisini tamamen devre dışı bırakılmasına neden olmaktadır” denildi. Ayrıca açıklamada Anayasayı korumak amacıyla kurulan Anayasa Mahkemesi’nin söz konusu davada, anayasa koyucunun iradesini yok sayarak Anayasa’nın 83’üncü maddesindeki atıf nedeniyle somut olaya uygulanması gereken 14’üncü maddesini işlevsiz bırakıldığı öne sürüldü. TIKLAYIN – Yargıtay’dan Anayasa Mahkemesi’ne ağır suçlama: Hukuk sistemini kaosa sürükleyecek vahim kararlar alıyor, anayasa koyucunun iradesini yok sayıyor! Yargıtay kararı sonrası Atalay’ın avukatlarından ikinci başvuru Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin kararından sonra cezaevindeki Atalay’ın avukatları, Anayasa Mahkemesi kararına uyulmaması nedeniyle Yüksek Mahkeme’ye 1 Aralık’ta ikinci kez başvuru yapılmıştı. Avukatlar Atalay’ın; “Seçilme ve siyasi faaliyette bulunma hakkı”, “adil yargılanma hakkı” ve “kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkının” ikinci kez ihlal edildiğinin tespitini ve bu ihlallerin ortadan kaldırılmasını talep ettiği belirtilmişti. Anayasa Mahkemesi; Atalay’a ilişkin verdiği hak ihlali kararının yerine getirilmemesi nedeniyle yapılan ikinci başvuruyu 21 Aralık’ta görüşme kararı almıştı. Yüksek Mahkeme, “bireysel başvuru hakkı”nın ihlal edildiğine oy birliğiyle karar verdi. “Seçilme ve siyasi faaliyette bulunma hakkı” ile “kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı”nın ihlaline ise oy çokluğuyla karar verildi. Atalay’a 100 bin lira tazminat ödenmesine hükmeden AYM’nin kısa kararı, infazın durdurulması ve tahliye kararı verilmesi için yeniden İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesine gönderildi. TIKLAYIN – Can Atalay’ın avukatları harekete geçti: AYM kararının gönderildiği mahkemeye tahliye için başvuru yapıldı TIKLAYIN – Yargıda kritik yol ayrımı: Can Atalay için nasıl hareket edilecek, bu kez tahliye edilecek mi?
GÖKÇER TAHİNCİOĞLU YAZDI
|